6 Ağustos 2017 Pazar

Kendimi Arıyorum

    Müzikleri dinlerken müzik kulağımın olmadığını fark ediyorum. İlham aldıkları neydi acaba? Ama beni çok etkiliyorlar. Notalarını, kurallarını bilmeden kendimi kaptırıyorum onlara. Onlar çaldıkça beynim düşünmeye başlıyor, vücudum tepkiler veriyor. Sanki biri beni dinleyip görüyormuş gibi hayaller kuruyor, yazıp çiziyorum. Dikkatimin tavan olduğunu hissedebiliyorum. Geçmişimi hatırlıyor onları düşünüyorum anı yaşarcasına. Müziğin ritmine göre yükselip dinginleşiyorum. Küçükken kurduğum hayalleri tekrar gün yüzüne çıkartıp eklemeler yapıyorum. Bazen de yenisine başlıyorum, kalemimin ucunu açıp yazıyorum üst üste koyuyorum legoları. Zamanın farkında olmadan... Uyumam gerektiği aklıma geliyor ve sanki hepsi birer kumdan veya dumandan ibaretmiş gibi bir çırpıda dağılıyorlar. Küçükken geceleri sisli havalar olduğunda penceremden dışarıyı seyrederdim. Onları kaybolan dağılan anılarıma mı benzetiyordum acaba? Gecenin bir vakti dışarı çıkıp havanın soğukluğuna aldırış etmeden sisin içinde geziyordum. Bazense fotoğraf çekiyordum.
 
    Ne zaman sorgulamaya başladığımı bilmiyorum. Toplumu, insanları, arkadaşlarımı, sevdiklerimi, kendimi... Belki de hep yapıyordum ama farkında değildim. Öyle bir an geldi ki onlardan uzaklaştığımı fark ettim. Kendimden bile. Çünkü düşüncelerim eylemlerime zıttı. Eleştirdiğim şeyler benliğimdi. Önce kendimi halletmem gerekiyordu. Bunu tek başıma daha iyi yapıyordum hatta yanımda biri varken yaptığım hiç olmadı diyebilirim. Yalnız olmak, yalnız kalmak benim için bir hüzün ifadesi değildi. Düşünmemin anahtarı, sorgulamamın başlangıcıydı. Kısa bir süre önce ilaç yazdırmak için gittiğim doktor bana "Kendini toplumdan farklı görüp, onlardan ayrı hissettiğin oluyor mu?" demişti. Uzun süredir bir soruya bu kadar irkilmemiştim. Evet ama kendimi egoist veya tamamen onlar yanlış ben doğru olarak görmüyorum demiştim. Onlardan fazla düşündüğümü onların sevdiği zannettiği şeylerin aslında sevmedikleri şeyler olduğunu ama buna mecbur kaldıklarını düşündüğümü söyledim. Acaba istediği duymak istediği şey bu muydu bilmiyorum. Neden bunu sormuştu ve cevabım ona neyi göstermişti? Bilmiyorum. Doğru olan toplum da acaba ben mi adapte olamamış, güçlü doğmamış ve hastalıklı kalan bir yavruydum? Bunun cevabını öğrenebilecek miyim zaman gösterecek. Ama öğrenmek için acele etmiyorum. Çünkü daha önümde düşünmem gereken kurmam gereken o kadar çok hayal var ki. Gerçekleştirmek istediklerim bana güç ve hırs veriyor. Takip ettiğim insanlar, ders aldığım hayatlar, dinlediğim şarkılar, izlediğim filmler ve en önemlisi yaşadıklarım... Hepsi birer ben. Beni ben yapan. İnsan bunları yazmak için düşmeyi mi beklemeli? Neden koşarken bunları yazmak aklıma gelmiyor? Belki de bunun için vakit yok! Koşmaya devam etmeliyim diye düşünüyordum. Aslında bunları yazarken anlatmak istediklerim bunlar değildi. Belki de onlar sadece bana kalmalı. Hayatta "Evet bunu biliyorum bu doğru" diyebileceğim şeylerin sayısı çok azmış. Bunları yazarken fark ediyorum. Cevabını bekleyen sorular, ama hiçbirisi için acele etmiyorum. Anı yaşamalıyım ve geleceğimi oluşturmalıyım. İdeallerim olmalı, hayallerimin peşinden gitmeliyim. 15 yaşımdan beri çalıştığım bir çok farklı işten ya kaçtım ya da kavga ederek ayrıldım. Zora mı gelemiyordum yoksa mantıksız mı buluyordum? Her şeyde biraz yeterli olmak mı yoksa sadece bir şeyde en iyisi olmak mı? Merhamet, sadakat, güven, sevgi... Kendimi hep bu kelimelerde buldum. Aslında anlamları güzel olup bunları hayatıma yansıttığımda anlamını yitirip sonucunun kötü olduğu şeyler.

    Bazen birine kendimi paylaşmak istiyorum. Hemen ardından vazgeçiyorum. Bunun sebebi korku mu yoksa artık büyüdüm hissi mi? Bir şey istediğim vakit hiç bir engeli tanımadan kendimi o işe adayabileceğime olan inancım o kadar fazla ki. Bu inancım ya başaramazsam korkusunu beraberinde getiriyor. Hayatta hiçbir şeyi mazeret etmek istemiyorum. Bu yaşıma kadar mazeretlerle geldim. Kendime tanıyabileceğim bir şans yok. Tükettim bunu biliyorum. Mutlu olduğum şeyleri yaparken hayatımın merkezine koyduklarım bir gün orayı boş bırakınca mutlu olduğum şeyleri de alıp götürüyorlar. Kendimi hayatımın merkezine koymayı nasıl becerebilirim? Bencil olmak kötü bir şey mi? Bencil olmakta acaba anlamı kötü olup hayatına yansıttığında aslında iyi olan bir şey mi? Tıpkı iyi şeylerin hayatta kötü şeyler getirdiği gibi. Anlamlarını kendi hafızamda değiştirebilir miyim? Yağmurlu bir gün, karlı bir hava, akşam vakti, insanların az olduğu, ışıkların önümü görebilmeme yetecek kadar parlak olduğu, bilmediğim bir şehirde bilmediğim sokaklarda, ilk defa gördüğüm ihtişamla yükselen dağların olduğu, dünyanın stresini atarmışçasına akan nehirlerin olduğu yeryüzünde yürümenin hayalini kuruyorum. Güzel insanların yanımdan geçip gittiği, ağızlarından çıkan her cümlenin gökyüzüne savrulduğu, sevdiklerine sımsıkı sarılan insanlarmışçasına toprağa sarılan ağaçların yanlarından geçip gitmek istiyorum. Ben kendimi arıyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder