18 Nisan 2019 Perşembe

Eskisi Gibi Değil


    Eskiden hep yazmak isterdim. Şimdiyse yazmak istediğim nadir günlerden birisi bugün. Aslında her anım hayal kurmakla ve bir şeyler düşünmekle geçiyor ama artık bunları insanlarla paylaşmak istemiyorum. Çok nadiren de olsa hayatımda bunları paylaşmak istediğim birisi oluyor ve yazmaktan daha kolay bir şey varsa benim için o da konuşmak. O kadar çok konuşuyorum ki o günün sonunda boğazımın ağrımış olduğunu, ne kadar su içsem de hala ağzımın kuru olduğunu fark ediyorum. İnsanlar bu tarz şeyleri duymaktansa okumayı tercih ettiklerinden mi bilmiyorum genelde içimi döktüğüm insanlar kısa bir süre sonra uzaklaşıyorlar. Anlatılanlar da bana bir hiçliğe anlatmışım utancıyla kalıyor. O döngünün sonunda bir yerlerdeyim yine. Her defasında hatalarımdan ders çıkarmayı umduğum hayatımda yine aynı hataları yaparken buluyorum.  Bazı dönemler bu durum katlanılmaz oluyor. Hatalar insanı olgunlaştırır ama aynı hatalar insanın cesaretini kırar. 

    Eskiden kendimden nefret ettiğim bir dönem vardı çok olmadı, belki de hala ediyorumdur bilmiyorum ama o kadar da nefret ettiğim söylenemez. Aynaya baktığımda beğeniyorum mesela kendimi. Ama banyomdaki ayna beni hiç tatmin etmiyor. Keşke bu kadar basit olsa. Düşüncelerimden, yapmak isteyip de nasıl yapmam gerektiğini bilmeyen halimden, doğuştan gelen özelliklerimden, duygularımdan, ruh halimden ve neyi istediğimi bilmediğim halimden nefret ediyorum. Sürekli bir arayış içinde olup ta ne aradığını, arayıp ta bulduğu herhangi bir şeyle ne yapacağını bilememezliğin durumu bu. Bu durumu bir yanım severken diğer yanım bu halin soğuk yalnızlığından nefret ediyor. Yalnız kalmaktan korkan bir tarafım hala var. Nasıl alışırsın ki yalnızlığa. Onca insanın arasında her gün yaşarken. Her gün o insanların birbirleriyle olan ilişkilerini izlerken. 

    Eskisinden daha güçlü hissediyorum kendimi. Çünkü düşünmeye, hayal kurmaya, arayışa devam ederken artık daha fazla sorumluluk yükleniyorum. Her gün düzenli yapmam gereken bir rutinim var. İhtiyaçlarımı karşılamak için para kazanıyorum, insanlarla sürekli diyalog halindeyim, insanlardan kaçmıyorum, her gün yeni insanlarla tanışıyorum, anlatıyorum yine, ve yine uzaklaşıyorlar. Ama ben hala kurulu bir saat gibi her sabah çalmaya devam ediyorum. Her sabah kalkıp sorumluluklarımı yerine getirmeye devam ediyorum. Eskiden günün hızına şaşırmaktan uykuya dalarken şimdi menderes misali akmayan zamanın son kıvrımında denize akmayı bekliyorum. Yazarken kaç kez vazgeçtim bilmiyorum, paylaşmayıp silmek istedim. Şuan ilk hevesim yok. Kendimle alay ediyorum, yazdıklarımla. Bu da bir olgunluk göstergesi aslında. İlerde dönüp bu yazıları okuyup şuan ki halimi hatırlamak ve durumumu anlamak için yazıp paylaşıyorum. Yoksa nefret ettiğim sizler için neden bunca zahmete gireyim ki?