16 Mayıs 2021 Pazar

Kültür ve Yönetişim Kavramları Üzerinden Bir Yazı

 

YÖNETİŞİMİN TÜRKİYE İLE İMTİHANI

 


 

          Ülkemizin kültürel tarihine baktığımızda güçlü figürlerin ve güçlü devlet yapısının olduğunu görmekteyiz. Ataerkil yapının olması, aile büyüğünün söz sahibi olması ve ana karar verici olması, devlet yapısına da yansımış olup güçlü bir kültür oluşturmuştur. Bu kültürle ilerleyen Anadolu ve Türk toplumu, 20.yüzyıldan itibaren Atatürk ilke ve inkılaplarıyla beraber hızla gelişmekte olan dünyaya ayak uydurmaya ve gelişmeye çalışmıştır. Kapitalizmin gereği olarak bireyciliğin ön plana çıkmaya başladığı diğer dünya ülkelerinde kültürlerinin ve birikimlerinin bir yansıması olarak gelişime ve değişime hızlı adapte olmuşlardır. Ancak ülkemiz için bu değişim ve gelişimin aynı hızda olduğunu söylemek zor olacaktır.

            Hiyerarşik yapının kuvvetli olduğu ülkemizde, kamu kurumlarının deyim yerindeyse kutsal kabul edilmesi, liberal politikalarla beraber ülkemizde de adı geçmeye başlayan yönetişim ve yeni kamu anlayışı ilkelerinin halen daha sözden ibaret olmasına sebebiyet vermektedir. Kültürel anlayış gereği devletin sözünün üstün kabul edilmesi kanaatkâr bir çoğunluk oluşturmuş olup, söz sahibi olmak isteyen bireylerin az olmasına ve de bastırılmasına yol açmıştır. Bu düşünce eğiliminin köklerinin sağlam olmasından dolayı özel sektör yeteri düzeyde gelişmemekte ve bireycilik anlayışının kabul görmemesine yol açmaktadır. Güç mesafesini olabildiğince yüksek tutmak isteyen bir yönetim anlayışına ve buna uygun bir topluma sahip olan Türkiye’de yönetim anlayışı kendi kültürüne uygun bir şekilde oluşmaktadır.

            Evrensel karar verme, bireycilik, güç mesafesinin azaltılması gibi kavramlar bunu uygulamak isteyen ülke ve toplumların kültürleriyle özdeşleşmesinden dolayı başarılı olmaktadır. Kendi kültürlerine uygun bir yönetim anlayışını benimseyen ülkelerin dünya üzerinde söz sahibi ülkeler olması Türkiye gibi kültüründe öznel karar verme, kuvvetli hiyerarşi anlayışı olan ülkeler için bu yönde adım atmaları ve onlara uyumlu hareket etmelerini zorunlu kılmıştır. Bunun başarılı olabilmesi için öncelikle yenilikçi ve bireyciliğe önem veren bir eğitim sistemi olmasının gerektiğini düşünmekteyim. Cumhuriyetin ilk yıllarında uygulandığı gibi yapıcı reformlara yer verilmesi, kendi dilimizi ve kültürümüzü koruyarak hâkim olan büyük güçlerin başarılı yönetim anlayışlarının ve fikirlerinin çalışılması gerektiğini savunmaktayım. Kültürün güçlü bir figür olduğunu kabul ederek, doğru yönde gelişmesini ve ona uygun bir yönetim anlayışını oluşturmamız gerekmektedir.

 

           

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder